Mekan 360

LAPSEKİ ÇANAKKALE

Hakkımızda

Yaklasik 2500 yildan beri varligini koruyan Lapseki’nin tarihine geçmeden önce bu adin nereden geldiginin ve nasil olustugunun bilinmesinde yarar vardir.Lapseki adinin kaynagi ile ilgili arastirmalarda iki rivayetden bahsedilmektedir. Birinci rivayete göre: Lapseki’nin Anadolu’ya yapilan Hellen göçleri öncesi varligini sürdürdügü ve Pityausa olarak anildigi bilinmektedir. Kordos’un sülalesinden olan Foça’da dogmus, Fobus (Phoebus) ve Blebüsus isimlerindeki iki kardes Pityausa’da hükümdar olan kral Mandrom’a hizmet ediyorlardi. Mandrom bu iki kardesi Foça’li göçmen kafilesini göndermek üzere görevlendirdi. Kafile Fobus’un nezareti altina girdi. Bu sirada adina Bebrykos’lar denen ve bu bölgede yasayan yerli halkin saldirisina ugrayan göçmenler tam öldürülecekleri sirada Kral Mandrom’un kizi Lampseke araya girmis ve göçmenleri ölümden kurtarmistir. Bu nedenle Hellen göçmenleri Lampseke’ye bir tanriça gibi tapmislar ve sonradan ele geçirdikleri Pityausa kentine onun adini vererek sükran duygularini ifade etmislerdir. Ikinci rivayete göre: XVI. yüzyil gezginlerinden Evliya Çelebi (1611-1682) yazdigi seyahatnamesinde Lapseki’den su sekilde bahseder. “Deniz kenarindan uzak bir bayir ve seki üzerinde incirli bir orman vardi. Türkler incire Löp derdi. Iste burada yapilan bu sehre de incirli seki anlaminda Lapseki denilmistir” ki adi “Löpseki”den gelir.
 
Kurulus ve Hellenistik dönem
Çok eski bir yerlesim olan ve Antik çagda Pityausa adi ile varligini sürdüren Lampsakos daha sonralari Fransa’da Marsilya kentini kuran Foçalilarin ve ondan sonra da Miletoslularin eline geçti. Miletos’lular M.Ö. 670 yillarinda koloni kurmak için harekete geçmisler ancak Ege kiyilari daha önceleri koloniler haline geldiginden daha uzaklara Marmara ve Karadeniz kiyilarina gitmek zorunda kalmislardir. Çanakkale Bogazi’nda Sestos’un karsisinda Abydos’u (Nara Burnu) Kapidag Yarimadasinda Kaykos (Erdek), Khios (Gemlik) ve Mirleia (Mudanya) sehirlerini koloni haline getirdikten sonra Lampsakos’u da (Lapseki) kolonilestirdiler.
Bu dönemde Lampsakos’un özellikle sarabi çok ünlüdür. O kadar ki Iran Sahlari Darius ve Kserkes buradan sarap getirtirlerdi. Lapseki Marmara’nin girisinde Bogaz’in kilit noktasinda bulunmasi ve Trakya ile Anadolu’nun geçit yerinde olmasindan dolayi tarihinin her devrinde ya isgale ugradi, ya da sehrin düzenini bozan büyük göçlerin tesiri altinda kaldi. Darius zamaninda Anadolu Pers Imparatorlugu’na bagli birinci derecede dört satraplik bulunmaktaydi. Satrapliklardan Daskilion (Tirilye) sehrine baglanan Lampsakos her yil Pers Imparatorluguna gümüs tazminati vermeye mecbur kaldi. Perslerin bölgeden çekilmelerinden sonra Lampsakos Yunan site devletlerinin direkt tesiri altinda kaldi. Ege Denizi tarihinin klasik çaginda (M.Ö. 479-334) Lampsakos’un surlarla çevrilmemis oldugunu Thoukydides’den ögreniyoruz. Lapseki, Atina-Isparta Savaslari sirasinda Atina’ya bas kaldirip Delos Birliginden ayrilmak istedigi zaman; 24 gemiyle ayaklanmayi bastirmaya gelen Atina’li komutan surlarla çevrilmemis bu kenti ilk saldirida ele geçirmistir. Atina birlikleri 409 yilinda kenti tahkim etmisler ve üs olarak kullanarak bogazin kontrolünü ellerine geçirmislerdir. Atina’lilarin Lapseki’yi ele geçirip bogazi kontrol altina almalari üzerine Ispartali Komutan Lysandros, donanmasi ile Çanakkale Bogazi’na gelerek Lapseki’yi ele geçirmek ve çevredeki sehirlere gözdagi vermek istemistir. Atinali’lar bu durum karsisinda; hemen harekete geçerek önlem aldilar. Donanmalarini Avrupa sahilinden Khios istikametine yola çikardilar. Lysandros Abydos’tan sahili izleyerek Anadolu kiyisindaki Lapseki’yi kusatti. Sehre taarruz ederek sehri ele geçirdi. Isparta’lilari adim adim takip eden Atina’lilar hiç vakit kaybetmeden erzaklarini alip Lapseki’nin karsisina düsen Aigos-Potamoi’e (Cumalidere) geldiler.Aigos-Potamoi muharebesi Isparta’li komutan Lysandros’un zaferi ile sonuçlandi ve Lapseki uzun süre Isparta’lilar hakimiyetinde kaldi. Hellenistik dönemde; Lampsakos sehrine ait bilgileri Pausanias’un yapitlarindan ögrenmekteyiz. Pausanias Yunanistan’da, Olimpia’ya dikilmis komutanlarin heykelleri üzerine bilgi verirken, Lampsakos sehrine de deginmistir. Burada, Büyük Iskender’in Asya seferi sirasinda Lampsakos’a dokunmadan kenarindan geçerek Biga istikametinde yoluna devam ettigi belirtilir. Bu olaylardan sonra Lapseki Büyük Iskender’in koruyuculugu altinda var olmaya devam etmistir.
 
Roma- Osmanli Dönemi
Büyük Iskender’in ölümünden sonra; Makedonya Krali V.Pilip, Yunanistan’i hakimiyeti altina almaya çalisirken Seleukos Krali Antiochos III’de donanmasi ile Ege kiyilarini ve Çanakkale Bogazi’ndaki, Lampsakos’u zapdetti. Lampsakos’lular, Anadolu sehirleri içinde bir ilk olarak Roma’ya gönderdikleri heyetle kendilerinin kurtarilmalarini ve yardim edilmesini istediler. (MÖ 197) Roma ile Selevkoslar arasinda yapilan savas sonunda MÖ. 188 yilinda Apamea Kibatos, sehrinde baris antlasmasi yapildi.Lapseki ve bogazlar Romalilarin müttefiki Bergama Krali Evmenes’in koruyuculuguna birakildi.
Sonraki dönemlerde Roma imparatorlugu Anadolu üzerindeki hakimiyetini daha da arttirarak Bergama ve Bitinya kralliklarini da ortadan kaldirdi ve böylece bölgede tek güç olarak kaldi. Lapseki de kesin olarak Roma hakimiyeti altina girdi. Bizans dönemi: Roma Imparatorlugunun dogu ve bati diye ayrilmasi ve Istanbul’un Dogu Roma’nin baskenti olmasi ile beraber Gelibolu’nun Bizans Döneminde ticaret ve liman bakimindan önem kazanmasi dolayisi ile Lapseki’nin eski durumunu muhafaza etmesine imkan kalmadi. MS. 471 yilinda Justinianus’un Gelibolu’yu bogazin kontrolü için tahkim etmesi, tersaneler kurmasi bu sehrin bölgede yeni bir merkez olarak ortaya çikmasini sagladi. Lampsakos’un eski parlak durumunu koruyamamasinin bir nedeni de, yakinlarinda bulunan Abydos(Nara Burnu) kentinin, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olmasi ve gümrük teskilatinin kurularak ticareti kontrol etmesi gösterilebilir. Bugünkü Lapseki sehrinde eski devirlere ait eserler tam olarak gün isigina çikmamistir. 19 yüzyilin sonlarinda özellikle mermer direkli Antuvan devrine ait eserler bulunmustu. Çikan buluntularin büyük kismi Roma egemenligi döneminden kalmadir. Ilkçag kenti Akropolisinin, burada oldugu tahmin edilmektedir. Sözü edilen yerde sur izleri ile topraga karismis bol sayida çanak çömlek kiriklari görülmektedir. Lampsakos sehri zamanla diger küçük site devletleri gibi eski durumunu kaybetmistir. Çünkü bu devirlerde küçük sehir devletleri hemen her vakit düsman olan tarafin tuzagina düserek ortadan kalkarlar, aradan kisa bir süre geçince ya kendileri yada kendilerine yardima gelen müttefikleri sayesinde tekrar özgürlüklerine kavusurlardi. Osmanli Imparatorlugu Dönemi: >>><<< Osmanlilar, Bursa dolaylarinda devletlesme yolunda adimlar attigi sirada Çanakkale Bogazi’nin, Anadolu ve Rumeli yakalari da Bizans topraklari içindeydi. Aydinogullarindan Umurbey, Melik Ishak, Halil Ece, Saltik Bey, Karesiogullarindan Yahsi Bey ve Alaaddin Beyler Anadolu yakasindaki birçok yeri hakimiyetleri altina almislardir. Bu esnada Gelibolu, Bizansli Tekfur Kantakuzen’in elinde bulunuyordu. Osman Bey zamaninda bir asiret görünümdeki Osmanli Devleti, Orhan Bey zamaninda devlet hüviyetine sahip olmus ve kuvvetleri ile Karesi ve Saruhan Beylikleri ortadan kaldirdiktan sonra Lapseki ve çevresini de ele geçirmisti. Orhan Gazi zamaninda Süleyman Pasa önderligindeki Osmanli ordusu Rumeli’ye geçmeden az önce Lapseki’yi fethetmek için yürümüstür.O zaman Bizans’in elinde bulunan Lapseki’ye padisahin fermanini götürmek için üç tane Osmanli süvarisi görevlendirilmistir.Bu süvarilerin atlari al(kirmizi)renklidir. Süvariler Lapseki’nin tam güneydogu istikametine geldikleri sirada takriben su anda ilçeye bir kilometre mesafede küçük bir tepe üzerinde Bizanslilar tarafindan sehid edilmislerdir.Sehidin bir tanesinin cesedi bulunamamistir.Bu sehidlerin gömüldügü yer halk dilinde “IKI AL ATLI”seklinde söylenegelmistir.Bu sehidler için ayni yerde iki adet mezar mevcuttur.1356 yilinda ise Orhan Bey’in oglu Sehzade Süleyman Pasa, Ece Bey, Haci Ilbey, Gazi Fazil Bey ve Evranos Beyler Güreci ile Lapseki arasina gelerek ilk defa fetih amaciyla Gelibolu’ya geçtiler. Bu arada Orhan Bey Umurbey’deki kiliseyi camiye çevirdi. Gazi Süleyman Pasa’da, Lapseki’de bugünkü camiyi yaptirdi.
 
Türklerin Rumeli’ye Geçisi :
Osmanlilar’in Rumeli’ye geçis olayi tarih kitaplarinda farkli sekillerde anlatilmaktadir.Batili kaynaklar ve bazi tarihçilerimiz”Orhan Bey’in,düsman saldirilari ile iyice bunalanBizans imparatoru Kantekuzenos’a(kayinpederi) yardim ettigini ve Sirp ve Bulgar kuvvetlerini Dimetoka meydan savasinda yenerek Edirne’yi Bizans adina kurtardigini(1352) Türklerden çok memnun kalan imparator da bu memnuniyetini belirtmek için Rumeli’de,Gelibolu yakinlarinda Çimpe kalesini Türklere üs olarak verdigini yazarlar.(1354) Böylelikle Türk kuvvetleri, Bizans imparatorlugu sikistiginda,Çanakkale bogazi’ni geçmek zorunda kalmadan hemen yardimina kosacakti.Bu rivayetete Türklerin Rumeli’ye geçisinin fetih seklinde olmayip,Çimpe kalesinin yardim karsiligi verilmesiyle gerçeklestigi iddia edilmektedir.
Hoca Sadettin Efendi,Asikpasazade gibi Osmanli tarihçileri ise Rumeli’ye geçis olayini,fetih seklinde anlatmaktadirlar.Türk ressamlarinin meydana getirdigi konu ile ilgili yagli boya tablolarda görüldügü üzere;Türkler,Rumeli’ye sallar üzerinde geçtiler. Orhan Gazi’nin oglu Gazi Süleyman Pasa ve maiyeti denizden geçisi kolaylastiracak bir yer ararlar iken Marmara denizinin giris çikis kapisi niteligindeki Lapseki(Çardak) mevkiine geldiler. Gazi Süleyman Pasa, Bugünkü Çardak beldesinde bir mescit yaptirdi. Silah arkadaslari,bölgede kesif yapip,hareket planlarini hazirladilar. Çardak- Salbas mevkiindeki, SALBAS AGACI’nin,(fethin tek canli tanigi,650-700 yillik mese agaci 2002 yilinda esen sert rüzgarlara dayanamayip yikilmistir.) altinda mese agacindan yaptiklari bir salla dualar okuyarak karsi kiyiya vardilar.Burasi Gelibolu ile Bolayir arasinda,Bolayir’a daha yakin olan Çimpe Kalesi yakinlaridir.Bu hisarin disinda bagda çalismakta olan bir Rum’u esir alip, hiç beklemeden ayni salla geri döndüler. Sehzade Süleyman Pasa bu basariya çok sevindi.Rum esire çok iyi davrandi. Armaganlarla donatti.Basina sapka ,beline kusak ve ayagina da ayakkabi verdi.Ona: “Sizin hisarinizda yer varmi dir,kimse duymadan,görmeden içeri girelim? dedi.O da:”Sizi kimse görmeden hisara koyarim.”dedi. Sur duvarlarinin harap halini,askerlerin pek çok seyden mahrum olduklarini bir bir anlatti.Nöbetçi muhafizlari gafilane basmak için hizmet edecegini arz etti.Esir Rum’dan istedigi tüm bilgileri alan Gazi Süleyman Pasa derhal emir verip,deniz kiyisinda bulunan yerlesim yerlerinden sigirlar toplatti.Bunlarin derilerinden yaptirdigi saglam kösele kayislarla,kalin agaç kütüklerini baglatarak iki sal yaptirdi. Ertesi gün en cesur silah arkadaslari,Kara Timurtas Pasa,Balabancikoglu,Kara Oglanoglu;Aksungur,Kara Hasanoglu,Akça Kocaoglu’nun da aralarinda bulundugu 39 kisi ile birlikte sala bindi. Dger salda da Evranos Bey,Ece Bey,Fazil Bey,Haci Il Bey gibi 40 bahadir bulunuyordu.Ayrica savas için gerekli bütün silahlar, askerlerin agirliklari ve ne kadar agirlik varsa hepsi sallara yüklendi.Rahat bir deniz yolculugundan sonra karanlik bir gecede”seksen dilaver”den meydana gelen bir birlik ile Çimpe Kalesi’ne yakin yerden kiyiya çiktilar.Hemen orada sükür namazi kildilar.Kilavuzluk eden Rum esirin gösterdigi yoldan sessizce giderek hisarin dibine geldiler.Çimpe Hisari’nin önünde,sol tarafta büyük bir gübrelik vardi.Onun üzerinden uzun merdivenlerle hisarin burcuna tirmandilar.Anadolu yakasindan gemi olmadan Rumeli’ye geçmenin imkansizligina inanan kale halkinin bir kismi rahat döseklerinde ,bir kismi da kale disinda baglarda uykuya dalmisken,Çimpe kalesi kolaylikla ele geçirildi(1354). Padisah I.Mehmet(Çelebi) döneminde(1413-1421) Çali Bey kumandasindaki Osmanli donanmasi ile Pietro Loredano kumandasindaki Venedik donanmasi arasinda mayis.1416 tarihinde Marmara adasiyla Gelibolu arasinda büyük bir deniz savasi meydana gelmistir. Yapilan çarpismalarda Çali Bey sehit olmustur. Savasi kazanan Loredano,ertesi yil yeniden gelerek Emir Süleyman’in Lapseki’de yaptirmis oldugu kaleyi isgal için topa tutmustur.Karada Hamza Bey’in kumandasinda 10 binden fazla bir kuvvetin bulunmasi sebebiyle basarili olamamistir.Yildirim Bayezit’in bogaz muhafizligini Gelibolu’da kurup basina da Sarica Pasayi vermesi (1390) ve Kanuni Sultan Süleyman zamaninda buranin Kaptan Pasa eyaleti olmasi dolayisiyla Gelibolu’nun askeri ve ticari yönden önemi her geçen gün daha da artmistir. Evliya Çelebi (1611-1682),seyahatnamesinde Osmanli döneminde ki Lapseki’yi söyle anlatmaktadir.”Deniz kenarinda olup hakimi vardir. 150 akçelik kazadir. Halki Rum ve Ermenidir. 1300 adet bagli bahçeli,kiremit örtülü yan yana evleri vardir. Bir camii,hanlari ve bir hamami vardir. Çarsisi çok az ise de bag ve bahçeleri çoktur.Karpuzu,üzüm tursusu,bulamasi ve sirasi ünlüdür.”Bu yüzyilda Lapseki’de Yeniçeri serdari,sipahi kethüda yeri,subasisi,bacdari,muhtesibi vardi.Ayani azdi. 1831 de Sultan II. Mahmud zamaninda Sahap Efendi’nin yaptigi nüfus sayimina göre Lapseki’de 2442 Müslüman halkin yasadigi tespit edilmistir. Semseddin Sami’nin Kamus-ül-Alam’inda (1888-1900 yillari arasinda yazilmis tarih ve cografya alaninda bilgiler veren bir lügat-sözlüktür) Lapseki için su bilgiler verilmektedir.”Biga bagimsiz mutasarrafligina bagli ilçe merkezi bir kasabadir. Bu ilçe öteden beri bag ve bahçeleriyle ,dolayisiyla sarabiyla da ünlüdür.Baslica ürünleri :Bugday ,arpa, yulaf,misir, çavdar, susam ,nohut ,bakla, anason ,zeytin ,ceviz ve kestanedir. Hayvan türünden mal varligi :44.000 koyun ,keçi, 4.000 sigir,5.300 esek ,250 deve ,120 beygirdir.Tüm ilçe ve köylerinde : 40 mescit ve camii, 36 okul, 5 medrese,2kilise ,165 dükkan ve magaza , 8 hamam, 25 firin, 1 un fabrikasi , 4 dalyan ve 128 çesmesi vardir.”denilmektedir.
 
I.Dünya Savasinda Lapseki:
Çanakkale savaslari tüm siddetiyle sürerken Lapseki’nin savas menzili disinda kalmasi ve stratejik bir konumunun olmayisindan ötürü fazla tahribat görmemis ve bilfiil savasin içinde olmamistir. Bu savas boyunca Lapseki bir idari lojistik merkez olarak üzerine düsen görevi yerine getirmistir. 2 Mayis 1915 yilinda Ingiliz Agemennon savas gemisiyle Monica adli balon gemisi Saroz körfezine girerek Gelibolu ilçe merkezini bombalamislar ve bu bombardimanda ordu karargahi isabet almis ilçede bir cami yanmis, bir han ve bazi evler yikilmis, halktan yaralananlar olmustur
Bu durumda halk sehri terk etmeye baslamis bu arada da 5. ordu karargahinin yerinin degistirilmesi zorunlulugu ortaya çikmistir.Gelibolu’da bulunan Ordu Menzil müfettisligi bu suretle Lapseki’ye tasinmistir.Ayrica Gelibolu’daki erzak ve cephane depolari da Lapseki’ye nakledilmistir.Bu arada Gelibolu’da bulunan askeri hastane Tekirdag’a tasinmis ve ayrica Lapseki’de 300 yatakli bir hastane kurulmustur. Savas sirasinda degisik yerlerde yem ve gida ambarlari kurulmus ve 23 temmuz 1915 tarihi itibari ile Lapseki ambarlarinda askerlerin ihtiyaci için 8.5 ton ekmeklik un ,36 ton çesitli erzak ve 8 ton hayvan yemi stoklanmistir.1914 yilinda baslayan savas sonucu kurulan menzil hastanelerine ilaveten Çanakkale muharebelerinin baslamasiyla bölgede iki hayvan hastanesi teskil edildi. Bu hastanelerden birisi Gelibolu’nun 8 km. güneyinde Münip Bey çiftliginde,digeri ise Anadolu tarafinda Çanakkale Lapseki yolu üzerinde SULUCA köyünde idi.Bu hizmetler yapilirken ayrica 5. ordu menzil müfettisligi bünyesinde Lapseki’de iskele komutanligi ile bir hizmet bölügü de görev yapmakta idi.
 
Kurtulus Savasinda Lapseki:
Birinci Dünya Harbinde kendi topraklarinda ve diger cephelerde çarpisan Türk ordulari 30 Ekim 1918 de Mondros Ateskesini imzalamak zorunda kalmisti. Bu antlasmanin kendilerine verdigi yetkilere dayanarak isgal devletleri yurdumuzun degisik noktalarina asker çikarmaya ve gerekli gördükleri stratejik konumda olan yerleri isgal etmeye baslamislardir. Bogazlarda isgalde ele geçen yerler arasinda kalmisti. Lapseki, Yunanlilarin isgal yürüyüsleri sirasinda 22 Haziran 1920′de toplu saldiriya geçen Yunanlilar tarafindan ele geçirildi.
Bu devrede Trakya Bölgesinde Kuva-i Milliye teskilatimiz tam örgütlenmemisti. Biga ve Lapseki dolaylarinda da yeterli bir teskilat yoktu. Amaç,Fransizlar’in kontrolündeki Gelibolu Akbas Iskelesi depolarinda bulunan silah cephane ve mühimmati Lapseki yoluyla, Kuva-i Milliye Birliklerine göndermekti. Bu mühimmat, Fransizlardan kaçirilmak suretiyle gönderilmistir. Olayin duyulmasindan sonra Lapseki’ye gelen Fransiz harp gemisinin bütün çabalari bosa gitmis, sadece mühimmatin kaçirilmasi sirasinda esir alinarak, Lapseki’ye getirilmis olan 20 kisilik Fransiz müfrezesi geri verilmistir.Içinde bulunulan olaganüstü kosullar nedeniyle elde edilen bu basarinin önemi çok büyüktür.Mustafa Kemal Pasa’nin Heyet-i Temsiliye adina tüm Anadoludaki Heyet-i Merkeziyelere gönderdigi telgraf asagida yer almaktadir.

Etiketler

çanakkale lapseki tarih meydan sokak anıtlar merkez 360 vr sanal tur viar turkey video virtual tour turkey mekan360 mekan

Görüşler ()

Yorum Ekle