SEYİD HOCA MESCİDİ ŞEHZADELER Manisa | Sanal Tur | Mekan360.com

SEYİD HOCA MESCİDİ

Hakkımızda

Anadolu’nun binlerce gönül eri vardır ancak bizler onlardan bi haber yaşarız!
    Ne bir gam ne de bir sancı duymadan geçen zaman aleyhimize işleyen zamandır oysa!
    Türkistan’dan Anadolu’ya binlerce gönül erini gönderen Hoca Ahmet Yesevi nam-ı diğer Pir-i Türkistan’a gönül vermiş onun değerlerini benimsemiş İslam’ın Mevlevilik yoluyla yayılmasına hizmet etmiş Alperenlerden birisi de Saruhan Sancağının koynunda yatıyor! Ancak bu kimsenin umurunda bile değil!
Hoca Ahmet Yesevi ile görüşmüş olup olmamasının hiçbir önemi yok Horasan’lı Seyit Dede’nin. Önemli olan Magnesia’nın Saruhan İli olması için, şehrin Türk şehri olması adına mücadele verip vermemesi!
    Gerisi mi boş sözlerden ibaret! Siz bakmayın bazı Tantalosçulara! Bu şehri şehir yapan Türk mührüdür, İslam ruhudur!
    Horsanlı Seyit hakkında çok fazla bilgi bulmak mümkün değil. Zira mezarı dahi gözlerden ırak olsun diye yolun üst tarafına yapılmış ve otlarla kapatılmış!
    İnsanların her gün önünden, üzerinden geçtiği Ulu Camii’nin alt tarafında yapayalnız, duasız…gelip geçeni kontrol eder gibi duruyor! Ve fakat vakur ve fakat sahipsiz!
    14. Yüzyılın ikinci yarısında yaşamış Horasanlı Seyit.
Büyük bir ihtimalle Manisa’nın kuşatılma sırasında Saruhan Bey’le birlikte olan ve ona ışık olanlardan Alperenlerden birisi Horasanlı Seyit.
    Bir rivayete göre de Saruhan Bey’in sancaktarlığını yapan alperenlerden O. Birkaç yıl önce Vak Vak Tekke ve Çeşmesinin karşısında onarım geçiren Seyit Hoca Mescidi tertemiz… İnsanın içini ısıtıyor bu sadeliği ile.
    Gösterişsiz ve Saruhan İlini tepeden bakan Ulu Camii’nin biraz alt tarafına düşen yol kenarında sessiz sedasız gönül erlerini bekliyor!
Ya mezarına ne dersiniz Horasanlı Seyit Dede’nin?
    Aman Allah’ım!
    Bir hayırseverin yaptırdığı anlaşılan mermer taşın üzerinde sadece Horasan Erenlerinden Seyit Dede yazıyor!
Kimdir, kimin nesidir?
Yok, hiçbir bilgi yok hakkında!
Madem böyle değerli bir insan yaşadı ve 700 yıldır mezarı ve mescidi koruna geldi o zaman vakıflar, üniversite veya her kimse bir satırlık bir yazı bir bilgi koyar ve insanların merakını giderirler değil mi?
Yapılması gereken şey budur. Akıl bunu emreder.
 Ama yok, bizim insanımız bir şeyler yapıyor yapmasına da her nedense yaptığı işi yarım yamalak bırakıyor!
    Türk gibi başlamasına başlıyor ve heyecanla dört elle sarılıyoruz işimize de sonunu getirmeye kalkınca olmuyor. Olamıyor!
    Bu da benim gibi birçok insanı kahrediyor. O zaman şehri gerçekten seven ve şehir adına bir şeyler yapma, üretme aşkıyla yananların umudu kırılıyor… şehrin yaşanmazlığından dem vurmaya başlıyorlar.
İyi ki Horasanlı Seyit gibileri de var bu şehirde zira öyle düşünenlere bazen hak vermiyor da değilim hani!
    Modern eğitim, demokrasi, insanlık, evrensel değerler, din…iman, töre…bunların hiçbir etkisi yok bu hastalığımızda.
Hastalığımız sadece kişilerde değil ki. Bu işi görev kabul eden ve bu işten maaş alan araştırmacılar, vakıflar, kültür ve tabiat varlıklarını kurtarma sevdalıları…onlara ne demeli?
    Manisa’nın tarih öncesini araştıranlar gidip görsünler bakalım Ulu Camii ve çevresinin nasıl talan edildiğini!
    Konuşsunlar Adakale Mahallesi Değirmendere Yolu sokağı sakinleriyle…
”Valla Abi, biz bunlara karşıyız! Adamlar durmadan çeşme yapmış türbe yapmış. Ancak şu anda bunların yeri yok buralarda. Biz de fırsat buldukça yıkıyoruz bu tarihi çeşme ve duvarlar!...”
    Ağlanacak halimize gülmek diye buna denir. Anlatacağımız, yazacağımız ve söyleyeceğimiz her şey bizim hikâyemizdir, trajiktir; hatta trajı komiktir çoğu zaman!
    Kenarda isimsiz bir çeşme, yıkılmaya yüz tutmuş bir bina, bir duvar ya da yeni yapılmakta olan inşaatın temellerinde tarihi eserlerden çalındığı belli olan taşlar… daha neler sayayım size!
    Niobe Cafe diye bir yer var mesela… Yedi Kızlar Türbesinin arkasında orada tarihi su kemeri olarak bilinen ancak aslında tarihi Manisa Kalesine giriş tünellerinden birisi olarak bilinen bu tünelin başlangıcı ha yıkıldı yıkılacak!
Daha ne söyleyelim, kime anlatalım derdimizi ey Manisalılar!
Yetmezse gidin ve kendi gözlerinizle görün.
    Laf başı geldiğinde modern Avrupa’yı örnek gösterenler gitsinler Avrupa’da tarihi eserlere yan gözle dahi bakılamayacağını göreceklerdir.  Ama bize gelince işler değişiyor.
    Bizzat şahit olduğum ve seçim öncesi Ulu Camii ile Kabak Tekkesi arasındaki tarihi dokuyu ortaya çıkaracağına söz verip de bir türlü tarihi eserleri çepeçevre kuşatan; adeta boğan ve beklide yok etmek isteyen çevre gecekondu binalar sorununu bir türlü çözemeyen iradeleri, insanları çok gördü bu gözler!
Tüm samimiyetimle söylüyorum Ulu Camii ve çevresini istimlâk ederek orada sadece tarihi dokuyu ortaya çıkaracak ve eski hüviyetine kavuşturma sözünü verecek belediye başkanı adaylarına; şayet varsa bu sözü verebilecek babayiğitler bilsinler ki onlar da en az Saruhan Bey ve Şehzade Mehmet kadar hizmet etmiş olacaklar bu şehre!
    Bu şehir bu kadar talanı hak etmiyor!
    Bu şehir yeniden Saruhan İli olmaya ve bu şehir yeniden Şehzade Şehir olmayı hak ediyor! Diğer yanda Vak Vak Tekkesi olarak bilinen Kınalızade Şeyh Süleyman Efendi Tekkesi şu anda çocuk kütüphanesi yapılmış!  Hem de ne kütüphane! Kapısında kocaman iki tane kilit asılı kütüphanenin! Hangi çocuklar kitap okuyacaktı bu kütüphanede? İshak Paşa Çocuk Kütüphanesi! 
İnsan, eserin banisinin ismiyle yaşatır tarihi de bari rahmetlilerin kemiklerini sızlatmaz en azından! Bari bunu yapın ey vatan ehli!
   

Etiketler

dini mekan ibadet türbe mescid dua inanç

Fotoğraflar

Görüşler (5)

Kaan CEYLAN

Kaba yonu taş ve tuğla malzeme ile örülmüş, sekizgen tamburlu kubbesinin üstü alaturka kiremit ile kaplanmıştır. Batı yönündeki yıkılmış, fakat kalan sivri kemer izlerinden iki bölümlü ve kubbe örtülü, son cemaat yerine benzer yan mekânların olduğu anlaşılmaktadır. Kaba yonu taş, devşirme mermer ve klasik tuğlalarla inşa edilmiş yapının batı cephesinde bir mekân olduğu, fakat yıkıldığı kalan sivri kemer izlerinden anlaşılır. Bu mekânın güney duvarının bir açıklık olmaksızın devam ettiği, buna mukabil kuzey tarafının sivri kemer açıklıklı olduğu anlaşılır. Bu mekan eşit büyüklükteki iki kubbe ile örtülü olduğu da yine izlerden bellidir. Batı cephesinin sol tarafındaki küçük sivri kemerli kapıdan kare planlı ana mekana girilir. Sekizgen tambur ve tromp bingilere oturan büyükçe bir kubbe ile örtülüdür.

5 yıl önce

Yusuf Sahin Tetik

Sessiz sedasız gönül erlerini bekliyor...

5 yıl önce

reza talakoob

نسبت به مساجد مجاور زیبا و ارزش بازدید نداشت

5 yıl önce

Ahmet Kaymakçı

Tarihi güzel bir cami

5 yıl önce

murat284581@gmail.com Kuzu

6 yıl önce

Yorum Ekle